Osmanlı Devleti´nin 1453 yılında İstanbul´u alması ile şehirde önemli gelişmeler oldu. Fatih Sultan Mehmet İstanbul ve çevresindeki Rum Ahalisine zulüm ve baskı yapmayarak, onlarla uyum içerisinde birlikte yaşamayı düşünerek, onların haklarını koruyan yasalar çıkardı. Ayrıca savaş esnasında zarar gören yerleri tez elden imar edilme emri verdi. Gofla deresinin ağzındaki bu küçük balıkçı köyü savaştan zarar görmese bile Ayazma´sının düzeltilmesi için para harcandığı belirtilmiş.
Küçükçekmece´ye bağlanan yolun devamlı kullanılan bir yol olması nedeniyle yol düzenlemesi yapılmıştır. Çünkü ordular için en geçerli yolun yarım burga mağaralarının arka tarafı olduğu bilinir, nedeni buralarda köprüler bulunmasıdır.
Tarih birçok yapıda nedense Küçükçekmece ve Büyükçekmece´den bahsetmemiştir. Osmanlıların Bizansı yenmesiyle İstanbul´un çevresine Türkler yerleşmeye başladılar.
Türkler Büyük ve Küçükçekmece ye yerleşirken Gofla deresinin ağzına yerleşmek istemiyorlardı. Çünkü Türklerin eskiden beri tuttukları yol, tarım ve hayvancılığa dayandığı için bu balıkçı köyünde oturmak istemediler.
Sarayın ve çevresinin yiyecek ve giyecek ihtiyacı çoğunlukla dışarıdan karşılanmaktaydı. Özellikle son yıllarda gemilerle getirilen mallar Küçük çekmece ve Gofla Deresine boşaltılıyordu. Rumların balıkçı köyünde, getirilen mallar için bir depoları vardı. Ambarın bekçiliğini de askeri bir komutan yapmaktaydı. Bu balıkçı köyü halkı, Yunan Krallığı´nın kurulmasıyla pek ilgilenmemişler, hatta 1877–1878 yıllarındaki Türk-Rum savaşında herhangi bir taraflı tutum içerisine girmemişlerdir.
1890 yıllarında Rum köprüsünün üst kısımlarına Mısırlı kaval Ali´nin mülk edindiğini görüyoruz. Bu şahıs buraya Aminagos adını vermiştir. Ancak burası fazla gelişmeden olduğu gibi kalmıştır. Bu çiftliğin ortasından geçen küçük bir yol gittikçe genişlemiş ve Küçükçekmece köprüsüne bağlanmıştır. Genişleyen bu yolun önemi gittikçe artmış ve Avrupa´ya bağlanan bir yola dönüşmüştür.
Cumhuriyet sonrası devirde, 1924 yılında Ambarlı köyü Rumları 40–50 hane olarak Türkler ile değiştirildi. Rumlardan boşalan yerlere askeri ambarların yerleştirilmesi nedeniyle bu meskûn yere Ambarlı denildi. Buraya Türklerin yerleşmesiyle tarımcılık daha önem kazanmıştır.
30 Ağustos 1922 günü büyük zaferle sonuçlanan mücadelenin Lozan´daki sulh anlaşması tüm dünya milletlerince kabulünden sonraki dönemde, 1924 yılında Ambarlı köyü Rumları 40–50 hane olarak Türkler ile değiştirilmiştir. 1928 yılında 35 hanelik yeni bir göçmen grubu, Ambarlının kuzeyinde bulunan 12.000 dönümlük Amindos Çiftliği´ni satın alarak (şimdiki Avcılar) çiftliğin binalarına yerleşmişlerdir. 1934 yılında çiftliğin nüfusu artarak köy hüviyetini almıştır.
1924 yılında Rum Ahalisi´nin gitmesinden sonra Yunanistan´ın Selanik çevresinden Türkler getirilerek buraya yerleştirildi. Gelen Türkler Rum evlerine girdiler. Ve Rumların ibadet yeri olan kiliseyi 1928 yılında camiye çevirdiler. Buraya gelen Türkler balıkçılıkla uğraşmaya başladılar. Ambarlı köyünün İstanbul´a yakınlığı nedeniyle önemi gittikçe arttı. Çünkü ülkenin kalkınma seyri gittikçe artarken şehirlere yakınlık sebebiyle enerji ve petrol tesisleri kuruluyordu. Böylece İstanbul´un önemli bir enerji üretim merkezi olmuştur. 1938 yılından sonra Mustafa Kemalpaşa Mahallesi´nde askeri birlikler yerleşmiş ve uzun seneler burada kalmışlardır. Hatta o günlerde burada birde havaalanı bulunmaktaydı.
Ambarlının tarihinin, önemli yerleri bir bir kaybolmaya başlar. Kiliseden döndürülen cami 1977 yılında karşısına yeni bir cami yapılarak yıkılmıştır. Ayazma ve Bizans zamanından kalan bazı kalıntılar bile yok olmuştur. Rumlardan kalan bazı evler bile yok edilmiş yerlerine beton yığıntılar yapılmıştır. Oysa 1950´li yıllarda sakin bir dinlenme yeri olduğunda Bal Mahmut adıyla anılan bir otel yapılmıştır. Bu yerin denizi, buraya ziyaret için gelen gemilerin pislikleriyle kirlenmiş, ayrıca kıyıları talan edilmiştir.
Avcılar merkezine Bulgaristan´dan getirilen Türkler yerleştirildi. Burası kısa zamanda büyük bir yerleşim merkezi oldu. Daha sonra burada bulunan küçük çiftliklerin köy halini alıp yerleşim alanların çoğalmasıyla buraya Avcılar denmiştir. Av hayvanlarının bulunduğu sonbaharda özellikle kuzeyden gelen bıldırcın sürüleri çok sayıda avcının ilgisini çekmiştir. 1970 yılından sonra Avcılar çok hararetli bir dönem geçirir. İstanbul da başlayan istimlâk olayı ile insanlar bu bölgeye akın etmeye başlamıştır. Bu bölgede çok hızlı bir nüfus artışı görülmüştür. Kısa zamanda köylüler ellerindeki tarlaları emlakçılar tarafından parselleterek satmışlardır. Satılan arsalar üzerinde konutlar yapılmaya başlanmış, yeni yeni mahalleler oluşmuş ve Avcılar çok geniş bir alana yayılmıştır.